top of page
Ara

Kundalini: Uykudaki Yaratıcı

Yazarın fotoğrafı: Noor TribeNoor Tribe

Güncelleme tarihi: 3 Tem 2021

Yoga denilince kimimizin gözünde başın üzerinde durmak canlanıyor, kimi bir Hint dini sanıyor, kimiyse bir yaşam felsefesi olarak görüyor. Yoga, kelime anlamı olarak “birleşmek, bir olmak” anlamına gelen Sanskritçe yuj kökeninden türüyor. Ve aslında tüm varoluşun bir olduğunun idrakine dair öğretiler bütününü temsil ediyor. Her ne kadar günümüzde hatha yoga, tantra yoga, aştanga yoga gibi türlü dallara ayrılmış gibi görünse de hepsi tek bir amaca hizmet ediyor;

Kundaliniyi uyandırmak.



Efsaneye göre Tanrıça Sati’nin babası bir seremoni açar ve tüm tanrıları davet eder -biri hariç; kendisinin rızası olmadan kızıyla evlenmiş olan Şiva. Sati, babasının bu tavrına çok içerler ve kendini seremoninin ortasında yanan ateşe atar. Bu esnada Şiva, derin meditasyondadır ancak aşığının kendini ateşe atması üzerine hiddetle kendine gelir ve kozmik ölümü getirecek olan dansına başlar. Diğer tanrılar çok endişelenir ve onu sakinleştirmek için üzerine Sati’nin küllerini atarlar. Şiva sakinleşir ve dansını tamamlamaz ancak derin üzüntüyle meditasyonuna geri döner, artık tanrısal görevlerini yerine getirmeyecektir. Ta ki Sati, Parvati olarak yeniden bedenlenene ve sevgilisini bulana dek. Onun aşkı ve sabrıyla Şiva ölçülü olmanın önemini anlayacaktır.

Sati ve Parvati ise özünde Şakti’nin suretleridir.

*

Bu hikayede de görebileceğimiz üzere Şiva ve Şakti sıkça öyle resmedilse de, aslında birer tanrı ve tanrıça değillerdir. Şiva, bilincin durağan, potansiyel hali iken; Şakti dinamik, değişken formudur ve bu yönden dişil ve eril özelliklerle bağdaştırılır. Özünde ise güzel bir metafor olarak mürekkep ve kelime üzerinden tarif edilebilirler. Şiva mürekkep, onun kelimelere yani biçimlere dönüşmüş hali ise Şakti’dir; kelimeler anlam ve görüntü olarak birbirinden tamamen farklı olabilirler ancak hammaddeleri aynıdır. Deneyimlediğimiz varoluşun özü de tam olarak böyledir; yaratıcı gücün biçim bulmuş formları.


İnsan, doğasını anlamak, özüne dönmek ister -zira özü yaratıcı, sonsuz potansiyeldir. Bu potansiyele erişmek, istediği gerçekliği yaratabilmesini sağlar. Yaratım enerjisinin en erişilebilir kaynağına yöneldiğinde ise bulacağı kendi bedenidir. 2.500 yıl önce yaşamış Pisagor da “kendini bilen, bu yolla evreni ve tanrıyı bilir” sözüyle buna işaret eder. Beden bu yüzden en mühim araçtır ve sonsuz potansiyeli idrak etme yolunda yalnızca fiziksel değil süptil formuyla da çalışmak gerekir.


Peki süptil beden nedir?

Çin Tıbbı’nda meridyen olarak, yogik öğretilerde ise nadi olarak geçen kanallar bütünüdür. İnsan bedeni 72.000 adet nadiden oluşur ve bu kanallar prana denilen yaşam enerjisini taşırlar; bir nevi fiziksel bedende kan taşıyan dolaşım sistemidir. Bu dolaşım sisteminin üç ana damarı; başın tepesinden başlayıp omurga hattı boyunca kuyruk sokumuna kadar uzanan suşumna, sağ ve soldan sarmal şekilde yükselen ida ve pingala kanallarıdır. İda ve pingalanın, suşumna üzerinde kesiştiği 7 ana noktaya ise çakra denir. Her bir çakra farklı organları ve nitelikleri yönetir, belirli bir frekansta titreşir ve bunların bütünü aura dediğimiz enerji alanını oluşturur; her insanın aurası kendine özgüdür. Teknolojinin gelişmesiyle artık binlerce yıldır aktarılagelmiş bu öğretiyle paralel olarak farklı organların farklı frekanslarda yaydığı titreşimler ölçülebilmekte (1).


Tüm yogik pratiklerin temel amacı yaşam enerjisinin kolaylıkla akışını sağlamak ve bedenin sağ ve sol yanlarını dengeye getirmektir. Bu gerçekleştiği zaman süptil omurganın temelinde uyur halde bekleyen yaratıcı enerji, yani Kundalini uyanır. Bu, aydınlanmanın son aşamasıdır.


Kunda aslında yalnızca “çanak” anlamına gelir -la ekini aldığında sarmal biçiminde olduğunu anlarız ve -lini çanağın içindekine işaret eder. Şakti ise “muktedir” ya da “güç sahibi” olarak çevrilebilir.

Kundalini Şakti, omurganın temelinde sarmal şekilde uyuyan potansiyel güçtür ve yılan biçiminde resmedilir. Uyandığında suşumna, ida ve pingala üzerinden yükselerek tüm çakraları aktive eder.




Görsele baktığında bir yerden tanıdık geldiğini düşünüyorsan yanılmıyorsun, modern tıbbın sembolü tam olarak bu uyanışı gösterir. Zira kundali uyanışı nihayi aydınlanmayı ve insani tüm sancıların sonunu getirecektir.

Bu uyanış 6 aşamada gerçekleşir; bu yolculuğu zorlaştırmak için değildir, yalnızca tamamen hazır olunmadığında uyanan Kundalini yaratımdan ziyade yıkım getirir. Şiva'nın dansı hikayesindeki önemli bir mesaj da budur.

Bu aşamaların neler olduğuna ve nasıl tamamlanacağına dair diğer yazılarımızda buluşmak üzere.



(1) O'Dell, Karen. (2015). A study of the human energy field. Healing Touch Program Energy Magazine. 39-43.

283 görüntüleme0 yorum

İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Commentaires


  • Instagram
bottom of page